'Komiser beg, niye gızıyısın? Ben biy (bir) gişiyim, ışlığıma hemen siniyleniyisin; ya sana bütün Malatya heygün (hergün) ışlık çalsa ne yapansın?..'
Gerçek adının Faruk olmasından mı, yoksa farfara bir deli olmasından mıdır bilinmez. Çok yönlü bir kişi sayılırdı. Toplumun kişiyi deli ettiğini düşünürsek, Faro'da önceleri odun kırma ile (evlere, fırınlara ücretle odun kırma suretiyle) geçimini sağlardı. Düğünlerde çaldığı bir metre kadar uzunluğundaki demir kavalıyla hem neşelenir hem de para kazanırdı. Ağzının bir kenarından kavalına giren sesi şekillenerek çıkardı. Parmaklarının arasından yanık yanık. Oyun havaları repertuvarına bir de 'Faro Makamı' girmişti Malatyalılar'ın...
Kendisini oyun ve içkiye kaptırınca daha bir falsolaşan taşkın hareketleri, O’na delilik sıfatının yapıştırılmasına neden olmuş olabilir.
İşaret parmağı ile serçe parmağı arasına sıkıştırdığı çay bardağındaki rakısından içe içe oyun oynaması, kendisine özgü gösterilerinden biriydi. Bir zamanlar demirbaşı balta iken, sonraları hep kavalıyla geçtiği yollarda arkasından bağırırlardı, ıslıklarla takviyeli: "Hambal başıkepenek, Farooo, Farooo, Farooo..."
Ne yapsın, aldırmaz görünmek ister bunlara, dolayısıyla da yürüyüşü bir başkalaşır, sözde kendisine güvenli yürür, sataşmaları önemsemez ve korkmaz görünmek çabasıyla. Toplum ise eğlence arar kendisine ya, bu fiyakalı yürüyüşü tekrar tekrar görmek için gördüklerinde sataşırlar Faro'ya; "Islık çalarak", "Hambal başı kepenek"
Bİr sabır, iki sabır, artık Faro kendisine yapılanlara sövmeyle karşılık vermeye hak kazanmıştır:
- Ulan hepinizin........ dümdüz gider.
Toplumun arsız kesimi bu kalaylamaya ses çıkarmaz çünkü onlar bunu bekliyorlardı zaten zevk düzeylerine koşut. Arsızlarla dolaşmayı göze alamayan kesim ise suskun... Üretim yapmadan, bir yerden aldığını tüketiciye satmakla kolay kazanan bir kısım dükkancı takımı, canı sıkılınca gün boyu tembel tembel, ya dedikodu yapacaklar ya da gelip gidine sataşacaklar. Ve Faro'lar doğacak böyle böyle. Geçtiği o yerde en fazla ıslığa ve sataşmaya maruz kalan Faro, bir gün yine oradan geçişte kanıksadığı ve kesin gözüyle baktığı sataşmayla karşılaşmayınca durur bekler biraz, herkesin kendisini fark etmesini sağladıktan sonra, bu kez kendisi başlar:
- Hani ışlıh ulan, niye ışlıh çalmıyışınıj? Hepinizin...
Bu sefer ki ıslıklar, alkış yerinedir Faro'ya.
Ve Faro içindekileri dökmüş olmanın verdiği rahatlamanın sevinciyle geçip gider dükkanların arasından, ıslıklı uğurlamayla, o şanlı ve mağrur dik yürüyüşüyle.
'Kimi deli, kimi veli'yi çağrışrıran bir örnek daha verelim Faro'dan:
Delilerin sırtından tek yanlı eğlenen toplum, onların tepkisine binde bir olsun katlanmak istemez; sataşmalardan sabrı tükenen Faro, elindeki madeni kaval ile ya da attığı bir taşla yaraladığı bir kişinin şikayetiyle karakola götürülür. Nasihatla karışık olarak sorgulamaya başlar karakol komiseri;
- Etrafa niye zarar veriyorsun? der.
Bu soruya ıslıkla karşılık verir Faro:
- Füüüyyyt
- Oğlum, sana soruyorum, cevap versene.
Her sorudan sonra ıslık çalan Faro'ya sinirlenen komiser, sert çıkar.
- Ulan, sen benimle dalga mı geçiyorsun?
Nihayet konuşmaya başlar Faro:
- Komiser beg, niye gızıyısın? Ben biy (bir) gişiyim, ışlığıma hemen siniyleniyisin; ya sana bütün Malatya heygün (hergün) ışlık çalsa ne yapansın?..
Peşin hükümle yargıya varmak niyetinde olan komiser, olaya iki yan da bakmak gerektiğini bir delinin akıl vermesinden anlayınca, bir çay ısmarlayıp içirdikten sonra, serbest bırakır Faro'yu.
Düzeysizliğin bir göstergesi de, içki sırasında ortaya çıkar ya toplumda, bir düğünde yine verirler rakıyı, iki parmağı arasındaki çay, içer ha içer Faro. Yüklenen yüklenene, geleni geri çevirecek takatta değildir. Devirir rakıyı, çay içer gibi. "Çatlamış içkiden" söylentisi yayılır kente.
Mezarında toprak çatlaması olmuş. Meğer ölmeden koymuşlar, öldü zannederek mezara da, ayılıp bu sefer havasızlıktan ölmüşmüş. Kendisini içkiyle çatlatmışlarsa, toprağı çatlatmaya hakkı olmasın mı Faro'nun? Anlayana yeten bu protesto.
Kategorisindeki Diğer Biyografiler