Niyazi Mısri

Alim, Tekke Şairi

17.YY. Türk Edebiyatının önde gelen Mutasavvıf şairlerinden olan Niyazi Mısri 1618 yılında (Hicri 1027) Malatya’da dünyaya gelmiştir.

  • 6Yıl Öncee
  • Hedik.org
  • Görüntülenme Sayısı: 1
Görsel Sahibi:

Doğduğu yerin Soğanlı köyü olduğuna dair görüşler öne sürülse de kendi eserlerinde doğduğu yer olarak Soğanlıdan bahsetmemektedir. Bazı yerli araştırmacılar Malatya civarında Aspozi denilen yerde doğduğundan söz ederler. 17.yy’a ait sicil defterinde, tarihi kaynaklarda Malatya ve civarında Soğanlı diye yerleşim yerinin olmaması bu bilginin çok ta sağlıklı bir bilgi olmadığını düşündürüyor. Niyaz-i Mısri’nin asıl adı Muhammed/ Mehmet’tir. Mahlas olarak Niyaz-i’’ yi kullanmıştır. Babası soğancı zade Ali Çelebi adında Nakşibendi tarikatındandır..

 

İlk eğitimine kardeşleriyle birlikte köyünde başlayan Niyazi Mısri Malatya’lı bilginlerden hem dini alanda hem de tasavvufi alanda dersler alarak kendini yetiştirir. Babasının onu kendi şeyhine bağlanma arzusunun hilafına Niyazi Mısri Malatya’lı Halveti şeyhi Hüseyin Efendiye talebe olur.

 

Bir müddet sonra şeyhi Hüseyin Efendi Malatya’dan ayrılınca Niyazi Mısri de 20 yaşları civarında 1638’de (1048 Hicri) şehirden ayrılarak önce Diyarbakır’a oradan Mardin’e geçer. Buralarda kaldığı zaman içinde ilmi yönden kendini geliştirmeye devam eder. Daha sonra Kerbela, Bağdat, ve Kahire’ye geçer.

 

Mısır’da bulunduğu süre zarfında da Camiül-ezher’de ilmi faaliyetlerini sürdürmüş, tasavvufi gelişimini tamamlama gayreti içinde olmuştur. 1643’te (1053 Hicri) gördüğü bir rüyanın etkisinde kalarak Mısırdan ayrılıp Arabistan ve Anadolu’nun değişik yörelerini gezer.

 

Şair 1646’da (1056 Hicri) İstanbul’a gelir. Artık bundan sonra Mısri lakabıyla Niyazi Mısri adıyla anılacaktır. İstanbul’da fazla kalmayan şair önce Bursa’ya oradan da Uşak’a geçer. Burada kısa bir süre Ummi Sinan’ın talebesi Şeyh Mehmed’in yanında kalır. Daha sonra Elmalı’ya gider. Artık şeyhi Elmalı’lı Ümmi Sinan’a kavuşmuştur. (1057/1647) Uzun bir süre burada nefsini terbiye ile uğraşır.Tasavvufi yönden kendini yetiştirmeye çalışır. Niyazi Mısri bir ara ziyaret için Malatya’ya gelir, tekrar geri döner ve 1655 (1066 Hicri) kendisine şeyhi Ümmi Sinan tarafından hilafet verilir. Hilafet verildikten sonra Elmalı’da kalan şair, oradan Uşak’a geçer. Kütahya da şeyh olarak irşada devam ederken şeyhinin ölümünü duyunca 1657’de Uşak’a gider. 1072 yılında Bursa’ya gelir ve burada irşat işleri ile uğraşır. Kısa zamanda şöhreti yayılır ve bu şöhreti onu saraya ulaştırır. Saray tarafından Edirne’ye giden şair daha sonra İstanbul’a oradan da Bursa’ya döner.

 

Tasavvufu daha başlangıçta iyi şekilde kavramasıyla yaptığı va’azları da o derece etkili oluyor ve büyük ilgi topluyordu. Babasının bir Nakşibendi tarikatı mensubu olmasına rağmen,henüz 21 yaşında genç bir vaiz iken Halveti tarikatı şeyhi Malatyalı Hüseyin efendiye intisab etmiş ve sonuna kadar bu tarikatta kalarak coşkun bir sofi olmuştur.


1655 te kendisine Ümmi Sinan tarafından hilafet verilmesine müteakip Uşak’a ve Kütahya’ya, Ümmi Sinan’ın ölümünden sonra tekrar Uşak’a oradan Bursa’ya gidip Hacı Mustafa adlı birinin kızı ile evlenir. Bir kız çocuğu olur. Abdal adlı bir tüccar, Niyazi’ye bir dergah yaptırır. Bu dergah 1080 (1669-1670) tarihinde merasimle açılır.

 

Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’nın daveti üzerine Edirne’ye giden Niyazi, fazla değer verdiği cıfra dayanarak bazı sözler söylediğinden 1087 (1673) te Rodos’a sürülür.
Dokuz ay sonra affedilerek Bursa’ya döner.

 

Sultan 2.Ahmet’in Avusturya seferine Niyazi Mısri müritleri ile birlikte katılmak ister, bu isteği padişah tarafından durdurulmak istenir. Niyazi Mısri bunu kabul etmez sefer dönüşünde 78 yaşında iken Limni adasına gönderilir. Buradaki sürgün hayatı şair 1694’te (1105 Hicri) Limni’de vefat etmiştir. Cenazesi Limni’de defnedilmiş olup mezarı halen buradadır. 1676 tarihinde sürüldüğü Limni Adası’nda 1691 senesine kadar sürgün hayatı yaşadıktan sonra affedilir. Sürgüne gönderildiği Limni adasında, 16 Mart 1694 senesinde bir Çarşamba günü kuşluk vakti vefat etmiş olup, türbesi de aynı ada da ziyaretgahtır.
“Niyazi tahtı Ba’da nokta oldu, Ali’nin sırrına olalı mahrem.”

 

Osmanlı dönemindeki ismi ile Limni, Yunanca Limnos veya İngilizce ismi ile Lemnos adası Çanakkale ilimizin Gökçeada ilçesinin batısında yaklaşık 20 bine yakın nüfusu ile şirin bir ada.

 

Başta zeytincilik olmak üzere halkın daha çok çiftçilikle meşgul olduğu bir turizm beldesi. Nüfusu 20 bini bulmayan bu adaya yılda 700 bin turist geliyor. Adaya Malatyalı ünlü şair ve mutasavvıf Niyazi Mısri’nin türbe ve dergahını ziyaret etmek üzere gittim.

 

Kabir adanın merkezinde. Niyazi Mısri’nin kabrinin öyle ücra bir yerde değil, adanın merkezi sayılabilecek bir yerdedir. hemen yürüme mesafesinde eski bir Türk mahallesi olduğu her haliyle anlaşılan, buraya 50-60 metre mesafede adanın batısında bulunan Niyazi Mısri’nin türbesinin bulunduğu yere gittim. Oldukça bakımsız olan türbe sanki kimseler fark etmesin diye, gerek kapısının gerekse kitabesinin bulunduğu yerler ağaçlarla örtülmüş vaziyette. Türbenin etrafı dükkan, market ve konutlarla çevrelenmiş durumda.

 

Limni Halkından buranın bir şahıs mülkü olduğunu, mülk sahibinin türbenin hemen yanı başında bulunan süpermarketin de sahibi olan Nikolaos Politaridis olduğunu öğrendim. Üzerinde bulunan kitabeden 1910, yani, Limni’nin elimizden çıktığı 1912 Balkan savaşından iki yıl önce onarıldığı anlaşılıyor.

 

Türbe ve dergahın Niyazi Mısri’nin vefatından sonra ilk öğrencilerinden olan Mahmut Efendi tarafından 1694–1733 yılları arasında yaptırıldığı ve ll. Abdülhamit tarafından 1886 yılında türbe tamir edilerek dergahın genişletildiğini öğrendim.

 

span>1930 lu yıllarda Kabri Bursaya taşıma girişimi olmuş fakat Yunan yetkililer adada ikamet eden halkın sesine kulak vererek mezarın Türkiye’ye nakline karşı çıkmışlardır. Zira Niyazi Mısri’ye hristiyan halk ta sempati duymaktadır.

 

span>Myrina halkından özellikle yaşlılardan öğrendiğim kadarı ile, anlattıkları konu çok farklıdır şöyleki: türbe 09.1939 tarihinde belediyece yıktırılmış. Aynı gün Myrinada bir sinemeda büyük bir yangın çıkmış olup 250 civarında insanın ölümünü Limni halkı türbenin yıkılmasına bağlamıştır.

Kategorisindeki Diğer Biyografiler