Aşılı ağacın istenmeyen, aşısız uç vermesi; filiz fışkırması.
Eklemek, dökmek, hafifçe serpmek.
1. Ağzı kıvrılmış, bükülmüş yük, denk. 2. Dolaşık deste.
Sünnet olacak çocuğu kirvenin kucağına koymak.
Kadın elbiselerinin yakalarına veya eteklerine eklenen üçgen şeklindeki parça.
1. Kesinti, ulak. 2. Faiz, kalan.
1. Para. 2. Başlık.
Baklavayı evde yapmak.
1. Urgan, yular. 2. Düveni boyunduruğa bağlayan ağaç parçası.
Değer vermek, önemli saymak.
Avlanmaktan vazgeçmek, avı bırakmak.
Evlenmek.